Virginia Woolf / Danielle Fraser
Havadan sudan haber vermek konuşmaya başlamanın en kestirme yoludur, geleneksel rutini bozmayalım öyleyse; havalar bozuk şu sıralar, yağıyor, duruyor, tekrar başlıyor. İstanbul'dayım beş altı gündür, iki gece Lilişka'nın yanına gittim, bizimkiler ile beraberdim, sonrası C.'nin evi. Dün evdeydim, bugün de evde kalmak istedim. Sonrasını planlamam lazım. Ayhan'la görüşmek istiyorum, sonra başkaları da var aklımda, bakalım. İzinlerde (elbette tatil demeliyim, deniz olmayınca da mis gibi tatil oluyor) insanın ne yapacağını şaşırması, koşturması yorucu geliyor bana. Otursam otururum bu kadar yıl daha, hiç dert etmem. Zahar'ın olmaması fena tabii, herkesin zehirli dilli bir Zahar'ı olmalı, evet.
Gelmeden Beckett okumaya başlamıştım. "Godot'yu Beklerken"i okuduğumdan beri benim için özeldir Beckett, çok severim. Bendeki kitaplardan kronolojik bir sıralama yapmıştım, ki hiç öyle bir okuma alışkanlığım yoktur, sıralama ve düzenli okumalara inanmam. Bu sefer böyle oldu ama, neden bilmem, sanırım Beckett'a "sen özelsin hayatım" demek istememin bilinçdışı bir yolu bu, pek flörtöz bir okur-yazar ilişkisi. Sonumuz hayrolsun. İzmir'de "Aşksız İlişkiler"i bitirmiştim (işin doğrusu, son hikâyeyi bitiremeden yolculuk zamanı gelince yeni kitabı çantama attım, dönünce tam anlamıyla bitmiş olacak), şimdi elimde Murphy var. Uçakta okuduğum yirmi kadar sayfa dışında tek satır okuyamadım. Net, ne çok oyalıyor beni bilseniz, tam anlamıyla saçmalık. Bir de şimdi friendfeed denen bir yere takıldım, saatler geçiyor karşısında. Orası sayesinde fena kitap arşivim olmadı değil ama oyalanma oyalanmadır, kurtulmam gerek. Aslında bu oyalanma işini de çok ciddiye almıyorum; okumak istediğim tüm kitapları bitiremeyeceğim, izlemek istediğim tüm filmleri izleyemeyeceğim için, bunun üstüne bir de ah çekmek komedi. Her neyse, burası yıllardır tuttuğum küçük ajandamın sağlaması ve yardımcı rehber kitabı gibi, onun için buraya yazmayı boşlamak hoşuma gitmiyor. Küçük bir notla da olsa merhaba demek istedim. Eh, dedim gideyim öyleyse. Saat kaç oldu daha duş alacağım. Neyse ki yemeğim var, dün orduyu doyuracak kadar iç pilav yapmışım, nasıl bir coşkuysa beni harekete geçiren, anlamadım. Beckett'ın azıcık dedikodusunu yapmak istiyordum, olmadı, tüm kitapları bitireyim, ya da eve döneyim o zamana kalsın madem. Zaten evde koltuğun kenarında, belki bin yıldır Morel'in Buluşu ve Beyaz Kale yazılmayı bekliyor. Yazılmasa da olur elbette, okuduğum her kitabı yazma derdim yok, ama o iki kitabı yazmak istiyorum. (en sevdiklerimi, etkilendiklerimi yazmadım daha!) Buna da bir "bakalım!" diyelim hadi:/ Hmmm, araya telefon konuşması girdi, takıldım. Peki tamam, bu yazıyı elimi alıştırma yazısı sayıyorum, eskiden daha sık yazardım o günlere dönmek dileğiyle, diye bir duayla bitirelim, tam olsun.
Ci vediamo presto;p
p.s.: -Yazıya koyduğum resim, Clea'nın tumblr'ından, resim oradan olur da müzik olmaz mı hiç? Olur tabii, onun sayesinde şahane şarkı The Art of Suicide'ı hatırladım ve söyleyen kadının diğer şarkılarına da bir göz attım. Fena değiller sanki, ama The Art of Suicide müthiş.
-Geçen zaman içinde çok fazla film seyrettim, keşke hâlim olsa, kısacık bahsetsem onlardan da, pek beter filmlerdi, sizi korumak isterdim, fakat sıcak bir duşa güzel bir misyondan daha fazla ihtiyacım var. Ne diyelim, tanrı sizi korusun.
Ci vediamo presto;p
p.s.: -Yazıya koyduğum resim, Clea'nın tumblr'ından, resim oradan olur da müzik olmaz mı hiç? Olur tabii, onun sayesinde şahane şarkı The Art of Suicide'ı hatırladım ve söyleyen kadının diğer şarkılarına da bir göz attım. Fena değiller sanki, ama The Art of Suicide müthiş.
-Geçen zaman içinde çok fazla film seyrettim, keşke hâlim olsa, kısacık bahsetsem onlardan da, pek beter filmlerdi, sizi korumak isterdim, fakat sıcak bir duşa güzel bir misyondan daha fazla ihtiyacım var. Ne diyelim, tanrı sizi korusun.